Bir Çocuğun “Çıkarım Zaten!” Cümlesiyle Gün Yüzüne Çıkan Toplumsal Yara - SÜMEYRA AKTAŞ

Bir Çocuğun “Çıkarım Zaten!” Cümlesiyle Gün Yüzüne Çıkan Toplumsal Yara - SÜMEYRA AKTAŞ

14.11.2024 21:54 | Güncelleme Tarihi: 14.11.2024 21:56

 
Ümraniye’deki bir ortaokulda, 7. sınıf öğrencisi elinde büyük bir bıçakla müdür yardımcısına meydan okuyor: “Gel lan buraya öğretmen bozuntusu! Alırım senin böbreğini, çıkarım zaten!” Bu sözler, yalnızca bireysel bir öfkenin dışavurumu değil, toplumun adalet sistemine ve eğitim düzenine dair derin bir güvensizliğin de göstergesi. Genç yaşında böyle bir cesareti nereden bulduğu sorusu, bireysel bir sorundan çok, toplumsal bir yarayı işaret ediyor.
 
Cezasızlık Algısının Yükselişi, toplumsal olaylarda ve mahkeme salonlarında sıkça gördüğümüz cezaların hafifliği veya suçluların serbest bırakılması, genç neslin zihninde bir ‘cezasızlık’ algısı oluşturmaya başladı. Geçmişte suçlulara karşı sert yaptırımlar, caydırıcılık açısından büyük önem taşırdı. Ancak son yıllarda ağır suçlardan sabıkası olanların serbest bırakıldığı örnekler toplumda şaşkınlık yaratıyor. Yetişkinlerin bile adalet sistemine dair güvenini sarsan bu durum, gençler arasında da “Ne yaparsam yapayım, cezası yok” düşüncesini pekiştiriyor. “Çıkarım zaten!” cümlesi, bu cezasızlık algısının genç yaşta dahi nasıl içselleştirildiğini gösteriyor. Henüz yedinci sınıfta olan bir çocuğun, bu cesareti kazanarak suç işlemeye meyilli hale gelmesi, toplum olarak acil müdahale gerektiren bir durumdur.
 
Cezasızlık, yalnızca bireyleri suça yönlendiren bir faktör değil; aynı zamanda toplumsal güvenin çökmesine yol açan bir etken. Toplum, adalet sisteminin kendisini koruyacağına dair inancını kaybettiğinde, bireyler arasındaki güven bağı zayıflar. Bir çocuk, bir okul görevlisini elinde bıçakla tehdit edebiliyorsa, bu sadece bireysel bir öfkenin değil, toplumdaki genel bir adaletsizlik algısının sonucudur. Toplumun farklı kesimlerinde artan güvensizlik ve adaletsizlik duygusu, hepimizin geleceğini tehdit eden ciddi bir soruna dönüşmektedir.
 
Bu olay, eğitim sistemimizin ve ailelerin çocuklara sunduğu ortamın eksikliklerini de gözler önüne seriyor. Eğitim sistemi, bireyleri yalnızca akademik anlamda değil, aynı zamanda ahlaki ve toplumsal sorumluluklar açısından da donatmalı. Ancak sınav odaklı bir eğitim düzeninde, çocukların karakter gelişimi çoğunlukla göz ardı ediliyor. Sadece bilgiye odaklanan ve bireyleri yarış atı gibi yarıştıran bu sistem, çocukları toplumsal değerlerden uzaklaştırıyor. Eğitimciler çocukların güvenli bir şekilde topluma kazandırılmasında önemli rol oynasa da, bu yalnızca öğretmenlerin omuzlarına yüklenebilecek bir sorumluluk değildir. Aileler, çocukların sosyal ve ahlaki gelişiminde ilk basamaktır. Bir çocuğun çevresinden gördüğü ilgisizlik veya adalet sistemindeki zayıflıkları gözlemlemesi, onu farklı yollar aramaya itebilir.
 
Peki Çocuklar Suçtan Nasıl Korunabilir?
Bu tür olaylar yalnızca bireysel hatalar olarak görülmemeli, toplum olarak bizim de payımıza düşen sorumlulukları hatırlatmalıdır. Çocuk suçları ve suça yönelme eğilimi, yalnızca okulların veya yargı sisteminin sorunu değil, bir toplum sorunudur. Gençleri suçtan uzak tutmak için ebeveynler, öğretmenler, hukukçular, psikologlar ve devlet kurumları arasında iş birliği şarttır. Aile yapısının güçlendirilmesi, eğitimde ahlaki değerlerin önemsenmesi ve çocuklara sağlam rol modeller sunulması, suç oranlarının azaltılması için kritik adımlardır. Bu çocuğun elinde bıçakla okulda tehditler savurması, bireysel bir hata olmanın ötesinde, toplumun ortak bir sorunu olarak ele alınmalıdır.
 
Toplumsal dönüşüm ihtiyacının sinyalleri artık göz ardı edilemeyecek kadar belirgin. Gençlerin suçtan uzak durması için sağlam ve güvenilir bir adalet sistemine ihtiyaç var. Cezasızlık algısı ortadan kalkmalı, suçluların gerekli cezaları aldığı ve toplumun güvenliğinin sağlandığı bir yapı oluşturulmalıdır. Suç işleyenlerin serbest kalmasını sağlayan yaklaşımlar gözden geçirilmeli, gençlerin suça yönelmesine sebep olan tüm faktörler minimize edilmelidir.
 
Gençlerin suça yönelmesini önlemek, yalnızca cezai önlemlerle değil, çocuklara sağlanan eğitim ve sosyal desteklerle de mümkündür. Sağlam bir aile yapısı, eğitimde karakter gelişimi vurgusu ve çocuklara yönelik destek programları, suç oranlarının düşmesinde etkili olacaktır. Bugün elinde bıçakla tehdit savuran bir çocuk, yarın toplumun karşısına daha büyük sorunlarla çıkabilir. Bu nedenle, toplumsal bir bilinçle hareket etmeli ve gençlerin suça yönelmesini engellemek için önleyici adımları bir an önce atmalıyız.
 
Sümeyra Aktaş

YAZARIN DİĞER YAZILARI