ARAP BİRLİĞİ GAZZE İÇİN NEDEN SESSİZ? - Fatih Bayhan

ARAP BİRLİĞİ GAZZE İÇİN NEDEN SESSİZ? - Fatih Bayhan

24.02.2025 08:54 | Güncelleme Tarihi: 24.02.2025 08:54

Tarih, bir milletin hafızasıdır. Hafızasını kaybeden milletler, yönünü de kaybeder. Bugün Gazze yanarken, çocuklar ölümle burun buruna yaşarken, kadınlar ve yaşlılar bombalar altında can verirken, Arap Birliği’nin sessizliği yalnızca diplomatik bir tercihin değil, tarihsel bir kırılmanın neticesidir.

Bu kırılmanın kökeni, çok değil, yüz yıl öncesine, Osmanlı’nın çöküş sürecine dayanıyor. İngilizler, Fransızlar, Batılı güçler bu coğrafyayı yeniden dizayn ederken, en büyük silahları neydi biliyor musunuz? Ulus devlet fikri.

İmparatorluklar, büyük ve güçlü medeniyetler yıkıldı. Osmanlı’dan kopan her millet, kendi ulus-devletini kurduğunu sanarak yeni bir döneme girdi. Bayrakları, ulusal marşları oldu; ama devlet olmanın yalnızca bir kağıt üzerindeki sınır çizmekten ibaret olmadığını anlamaları uzun sürmedi.

OSMANLI SONRASI: AYRILIK VE BAĞIMLILIK

Bir devletin gerçekten var olabilmesi için, bir hikâyeye sahip olması, bir tecrübeye yaslanması, mali ve siyasi bir güçle donanması gerekir. Bunu en çok Osmanlı’dan ayrılan milletler anladı. Çünkü Osmanlı’dan kopmalarının üstünden henüz on yıl bile geçmeden, sırtlarını Avrupa’ya yaslama ihtiyacı duydular.
 Bugün Balkanlar’a bakın. Bağımsızlıklarını Osmanlı’dan koparak elde eden devletlerin neredeyse tamamı, Almanya ve Amerika’nın siyasi merkezlerine eklemlendi. Ulusal bayrakları var, ulusal marşları var, ama ekonomileri Batı sermayesine bağımlı. Hâlâ Batı’nın çizdiği sınırların dışına çıkamıyorlar.

Aynı süreç, hatta belki daha ağır bir şekilde Ortadoğu’da yaşandı. Osmanlı’nın çekilmesiyle birlikte, Arap aşiret devletleri birbiri ardına kuruldu. Ancak bu devletlerin her biri kendi içlerinde aşiretlere, mezheplere ve etnik unsurlara bölündü. Bir zamanlar Osmanlı’nın sancakları altında birlikte yaşayan halklar, bu kez Fransa’nın, İngiltere’nin ve Amerika’nın güdümünde birbirine düştü.

Bugün Suudi Arabistan’ın, BAE’nin, Mısır’ın, Ürdün’ün, Katar’ın ve diğer Arap devletlerinin bağımsız görünümlerine aldanmayın. Her biri emperyalist güçlere bağımlı. Ekonomik yatırımları, siyasi tercihleri, askeri yapılanmaları hep dış güçlerin yönlendirdiği şekilde biçimlendi.

Peki ya Afrika?
Afrika zaten bir devletleşme sürecine ulus bilinciyle değil, sömürgeciliğin yarattığı fakirlikle girdi. Osmanlı sonrası kendi kaynaklarını işleyemediği için emperyalistlerin kucağına oturdu. Kendi zenginliklerini Batı’ya sundu, ama karşılığında açlık, yoksulluk ve iç savaşlarla anılan bir kıta hâline geldi. 
Ve şimdi, yüz yıl sonra, Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesinin ağır bedellerini bu coğrafyada herkes ödüyor.

GAZZE: KİMSENİN SAHİPLENMEK İSTEMEDİĞİ SORUMLULUK

Bugün Gazze’nin üzerine yağan bombalar, yalnızca bir askeri operasyonun değil, yüz yıl önce Batı’ya bağımlılığı kabul eden devletlerin çaresizliğinin bir yansımasıdır.
Arap Birliği neden sessiz? Çünkü hiçbir Arap devleti bağımsız bir karar verebilecek güçte değil.
Mısır, İsrail sınırında Refah Kapısı’nı açmaya dahi cesaret edemiyor.
Suudi Arabistan, Washington’dan gelecek bir onayı bekliyor.
Ürdün, Batı’nın çizdiği sınırları aşamıyor.
BAE ve Katar, ekonomik ilişkileri gereği sessizliğini koruyor.

Arap devletleri için Gazze meselesi, yalnızca bir insanlık dramı değil, aynı zamanda kendi bağımsızlıklarını sorgulamaları gereken bir gerçeklik. Ancak bunu yapmaktan kaçınıyorlar. Çünkü bunu sorgulamak, bir asırdır yaşadıkları köleliği itiraf etmek anlamına gelecek.

TARİHİN TEKRARLANAN DERSİ

Gazze’de yanan her ev, aslında Ortadoğu’nun nasıl Batı’nın güdümüne girdiğini, bir zamanlar Osmanlı’nın çatısı altında birlik olan halkların nasıl paramparça edildiğini gözler önüne seriyor. Ne acıdır ki, Osmanlı’dan ayrılırken özgürlük naraları atanlar, şimdi özgürlükleri için Batı başkentlerinden medet umar hâle geldiler.
Tarih, bir kez daha aynı dersi veriyor:
Kendi ayakları üzerinde duramayan milletler, başkalarının gölgesinde yaşamaya mahkûmdur. Ve biz, Gazze’den yükselen çığlıkları duyarken, Ortadoğu’daki her ulus devletin aslında gerçek bir devlet olup olmadığını sorgulamak zorundayız. Çünkü gerçek devletler, bağımsız hareket edebilir. Ve gerçek devletler, çocukları bombalar altında ölürken sessiz kalmaz!