Aydınlık gazetesi bugün "CHP’nin Anayasa taslağında Türk Milleti yok" manşetiyle çıktı.
Zihni Erdem imzalı haberde CHP’nin hazırladığı kitapçık ele alındı.
Aydınlık’taki habere göre; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
talimatı ile İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu tarafından
“Demokratik muhalefetin” anayasa değişikliği için izlenmesi gereken yol haritasını açıkladığı “Yasama Yetkisi Devredilemez” adlı bir kitapçık hazırladı.
Önsüzünü Kılıçdaroğlu’nun yazdığı yedi bölümden oluşan kitapçık, HDP,
İyi Parti, SP, DP ve TİP’li milletvekilleri ile birlikte AKP ve MHP’li
grup başkanvekillerine gönderildi. Kabaoğlu’nun kitapçığı TBMM Başkanı
Mustafa Şentop’a da ilettiği öğrenildi.
DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDE DEĞİŞTİRİLDi
CHP İstanbul Milletvekili Kabaoğlu, HDP’yi de içine aldığı demokratik
muhalefetin, anayasa konusunda izlemesi gereken yol haritasına ilişkin
önerilerini sıraladığı kitapçıkta, Anayasanın değiştirilemez
maddelerinden olan ikinci maddedeki “Atatürk Milliyetçiliği” ifadesini çıkardı. Yerine “İnsan haklarına dayanan laik ve demokratik sosyal hukuk devleti” ifadesini kullandı.
ÜLKENİN ADI YOK! YURTTAŞ DEĞİL İNSAN
Kitapçıkta, “yeni anayasa” için yapılması gerekenlerin sıralandığı bölümde, “Türk Vatandaşlığı” kavramı yerine Anayasal Yurttaşlık anlamında “Anayasal Yurtseverlik”, Türkiye yerine “Ülke”, Türkiye Devleti yerine “Cumhuriyet”, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yerine “Türkiye Cumhuriyeti insanı”
kavramlarının kullanılması önerildi. Cumhuriyeti kuran partinin genel
başkanının önsözünü yazdığı kitapçıktaki ifadeler aynen şöyle:
“Anayasal yurtseverlik gereği, en siyasal nitelik taşıyan
söylemlerde bile kapsayıcı ve kucaklayıcı kavramlar öne çıkarılmalı: bir
yandan, eşitlik/yurttaşlık/laiklik; öte yandan, insan
hakları/demokrasi/hukuk devleti. Benzer şekilde; anayasal deyimlerin
kullanılması sırasında kapsayıcı vurgular yeğlenmelidir: Türkiye (ülke),
Türkiye Devleti/ Cumhuriyeti (devlet) ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı
(insan).”
DEMOKRATİK MUHALEFETİN ADINI KOYDULAR
Kavramların anlamına yer verilen kitapçıkta, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu ile HDP sözcülerinin kullandığı “Demokratik muhalefet”
ifadesi şöyle açıklandı:
“CHP öncülüğünde kurulan ve İyi Parti, Saadet Partisi ve
Demokrat Parti’yi kapsamına alan Millet İttifakı ile HDP (Halkların
Demokratik Partisi) ve TİP (Türkiye İşçi Partisi) ekseninde yürütülen
muhalefet için kullanılan kavram.”
Kitapçıkta, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Monokrasi’ye benzetildi. Monokrasi ise “
Anayasanın üstünlüğü yerine tek kişinin kendi tercihlerini öne çıkaran
yönetim şeklidir. (Anayasa md.104’teki ‘Cumhurbaşkanı Devletin başıdır.
Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir’ biçimindeki düzenleme ve bunu
uygulama tarzı, monokrasi tanımı ile örtüşmektedir)” ifadeleri ile tanımlandı.
HEDEF SEÇİM DEĞİL ANAYASA’YI DEĞİŞTİRMEK
Seçimin değil, anayasa hedefinin hep canlı tutulması istenen kitapta “Öncelikle,
‘yurttaşlık, eşitlik ve laiklik’ üçlüsünün oluşturduğu değerler bütünü,
itici güç olarak algılanmalı. Sonra, kesinlikle monokratik yönetimle
iktidar yarışına girmemek gerekir; zira böyle bir yarış, meşru olmayan
iktidarı meşru kılmaya katkıda bulunur. Asıl hedef, her şey, demokratik
hukuk devleti için anayasa olmalı” görüşü öne sürüldü.
Erken seçim tartışmalarını ile gündemin değiştirildiği görüşü savunulan kitapçıkta şöyle denildi: “Cumhurbaşkanlığı
hükümet sistemi (CBHS) olarak adlandırılan monokratik yönetimin
sürdürülebilirlik sorunu tartışmaya açıldıkça medya, gündemi sıkça
‘erken seçim’e yönlendirmeye çalışıyor. Demokratik muhalif parti yetkili
ve mensupları, seçim gündemine çekiliyor veya iktidar yörüngesine
kaydırılmaya çalışılıyor. Gündeme seçim çıkarıldıkça, rejim ve sistem
tartışması ikinci plana kayıyor; Cumhurbaşkanı adaylığı öne
çıkarıldıkça, asıl sorun olan Anayasa, dikkatlerden
kaçabiliyor.Demokratik muhalefet açısından, seçime mesafeli durmak,
sandıktan korkmak anlamına gelmez. Seçime yönelik söylem, tam tersine,
demokratik muhalefeti ana gündemden uzaklaştırıyor. Zira ana gündem,
rejim ve sistem sorunudur.”
‘MEŞRUİYET ARAYIŞINA ALET OLMAYALIM’
Muhalefetin, Saray’ın gündeminin yörüngesine girmemesi gerektiği belirtilen kitapçıkta, “Demokratik
muhalefet, 50+1’e de takılmamalıdır. Hatta ittifaklar konusu da ana
gündeminde yer almamalıdır. Bu nedenle seçim istemek, ‘kişi ve parti
devleti’ inşasına ve bir yanılsama olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi adı verilen tek kişi iktidarı (monokrasi) için meşruiyet
arayışına alet olmaktır” denildi.
HDP’YE AÇIK ÇAĞRI
Anayasa konusunda HDP’ye açık çağrı yapılan kitapçıkta, şunlar kaydedildi:
“CHP öncülüğünde oluşan Millet İttifakı içerisinde yer alan partiler
kadar, HDP ve TİP gibi muhalefette yer alan partileri de kapsamına alan
‘demokratik muhalefet’, CBHS olarak adlandırılan ‘tek kişi yönetimi’ni
aşmaya özgü muhalefet yol ve yöntemlerini geliştirme ve uygulamaya koyma
tarihsel sorumluluğu ile karşı karşıya bulunuyor. Eğer bunu yapamazlar
ise, CBHS’ye karşıtlık, söylemle sınırlı kalacağı gibi, Haziran 2023’te
veya erken bir tarihte yapılacak genel seçimler, tek kişi yönetimi
(monokrasi) için meşrulaştırıcı bir işlev görecektir.”
MECLİS KURUCU MECLİS GİBİ ÇALIŞMALI
Kitapçıkta daha sonra şu ifadelere yer verildi:
“1920’de oluşan ‘Meclis Hükümeti’ yerine, 2020’ye ‘Hükümetsiz
Meclis’ ile giren Türkiye’nin ‘tek kişi’ tarafından yönetilemeyeceği
kanıtlandı. Çöküş, arayışı beraberinde getirmiş olsa da, CBHS, kendi
deyişleri ile ne ‘restore’ edilebilir ne de ‘rehabilite’. Yapılması
gereken belli: CBHS parantezinin kapatılmasıdır. Şu halde, ‘CBHS
parantezi’ nasıl kapatılır? Kısaca; yıkım, anayasa yoluyla ve meşru
olmayan bir biçimde yapıldı. İnşa da anayasa ile ama meşru yolla olmalı.
Bunları aşmanın ön koşulu, 27. Yasama Meclisi’nin ‘kurucu meclis’ ruhu
ile çalışmasıdır. Bu bakımdan, 2020 bir kader yılı olarak görülebilir.”
