Türkiye'de Siyaset Nereye Evriliyor?

Türkiye'de Siyaset Nereye Evriliyor?

Ortatv.com Analisti Servet Hocaoğulları, Ankara'da beliren yeni siyaseti yorumladı. Ak Parti'nin yeni dönem ve sonrasına ilişkin ilginç  analizlere yer verdiği yazısında CHP'yi de yeni bir sosyolojik tanımla ifade etti. 
İşte Hocaoğulları'nın ilginç analizi;

Türkiye'de  Siyaset Nereye Evriliyor?

Bizi neler ve kimler bekliyor?
-Türkiye için gerçekler-
1) Anadolu için "Şartlı tahliye" sona erdi.
Anadolu "Batı ve Doğu dünyası" arasında/ortasında "Türklerin dünyası" olarak varlığını Osmanlı ile kalıcı kıldı. Hem Batı hem Doğu dünyasını dünya savaşlarında yenen ABD ( Suflörü İngiltere olarak) Anadolu için tek çıkış yolu olarak Türklere "Batı dünyasının parçası/çalışanı olmak"ı dayattı ve sonuç aldı. Bu şu demekti: Anadolu artık Türk(çülük) değil "Ulusalcılık" merkezi olacaktı ve Ulusalcı demek aynı zamanda "Batıcı" demekti.
Anadolu'da yaşayan Müslüman toplum 1923'de ikiye bölündü. Toplumun yarısı: Osmanlı'yı her yönüyle unutarak modern, seküler, laik kodlu Batı'nın parçası olmayı benimsedi. Diğer yarısı ise "Eski günlerdeki gibi" duygusuyla tekrar Osmanlı mirası üzerine kurulu bir "Anadolu Türkiyesi" olunabileceğine inandı. Yani ne Doğu ne Batı; tekrar Anadolu... olmayı savundular.
AK Parti dönemi işte bu ikinci fikriyatı denedi. CHP ise birinci tezin kalesi oldu hep. Batı dünyası AK Partinin ve içinden geldiği sosyolojinin jübile yaptığını duyuruyor ve CHP üzerinden birinci sosyolojinin tezini güncelleme hazırlığında. CB Erdoğan'ın kalan süresinin artık "Şartlı tahliye edilmiş Anadolu'yu" tekrar Batı hapishanesine dönmesini engelleyemeyeceğini ilan ediyor.
Türkiye'de CHP karşısında bu ikinci sosyolojiyi ve tezini AK Parti sonrası devralmak amaçlı siyasi örgütlenmeler çoğaldı. AK Partide Erdoğan sonrası bu çizgiyi örgütleyecek bir güç artık yok. O zaman geriye tek merak konusu kalıyor: CB Erdoğan "gitmeden önce son plan" olarak neyi aktifleştirecek? Bu planı takibe aldık.
2) İsrail-ABD "İbrahimi İttifak" ile Anadolu'yu işgal ve bölme planında ikinci sekansa geçti. II. 15 Temmuz devrede.
ABD seçmeni ikiye bölündü. Bir kısmı "ABD iç sorunlara dönsün; dünyadan askeri olarak çekilsin; askeri yük/masraf artık içerideki sorunların çözümüne kaydırılsın!.." diyenler. Trump bu kanadı temsil ediyor. İkinci kesim ise; dünyanın sömürülmesinden faydalanan ABD seçkinleri " Daha fazla sömürü, daha fazla savaş!..." diyor. Kamala Harris bu tezin taşeronu.
Kamala Harris'in temsil ettiği "savaştan kazan!..." tezi için en kritik ülke Türkiye. Türkiye ya İsrail'in güvenliğini sağlayacak "İsrail kalesi" olacak ya da "Kürt devleti "ne razı gelecek. CHP, NATO üyeliği üzerinden İsrail'in güvenliğini sağlamaya ve buna karşılık Türkiye'de PKK'nın sonlandırılmasını istiyor. DEM partisi ile iş birliği bu bağlamdadır ve özde bir "İsrail Güvenliği İttifakı"dır.
AK Parti hem Kürt devleti kurulmasına hem de İsrail'in güvenliğini sağlayacak bir kale olmaya itirazı var. Ancak Erdoğan sonrası bu tezi sürdürecek bir akıl/güç kaldı mı? sorunu orta yerde duruyor. Daha doğrusu NATO üyeliğinin ana yükümlülüklerinden biri de Türkiye'nin İsrail güvenliğini sağlama misyonudur.
ABD kongresinde Netanyahu'nun sürekli ayakta alkışlanması ve Netanyahunun "İbrahimi İttifak" önerisi şu anlama geliyordu: İster Trump ister Harris fark etmez; İsrail güvenliğini sağlamaya mecbursunuz. Hristiyanlar da Yahudilerin hizmetinde olacak!...".
Müslümanlar ise "İbrahim ne Yahudi ne de Hristiyan'dı. O Hanif bir Müslümandı!" inancında. Dolayısıyla Netanyahu "İsrail'in güvenliği için en büyük risk İslam'dır!.." demek istedi.
AK Parti'nin "İslam'a en büyük zarar AK Parti döneminde verildi!" propagandasın muhatap olmasının bir sebebi de bu arka plandaki stratejidir. Yani İsrail için, FETÖ gibi, Türkiye'de, İslam'ı istedikleri kalıba sokacakları bir cemaat/oluşum/ideoloji peşinde. FETÖ'nün İsrail hakkındaki fikirlerini hatırlayalım...
İsrail'in güvenliğine hizmet edecek şekilde, CB Erdoğan sonrası için bir "İslam projesi" devrede. Yani "Neo dinler arası diyalog" devrede. İlk operasyon Diyanet'e...
3) İktidar dönemi devir-teslim sürecinde.
15 Temmuz gecesindeki ruh ve mesaj hızla unutturuldu. 2016'dan bu yana seçmenin %45'i her seçimde firesiz/katıksız "Erdoğan gitsin!... Gerisi/yaşanacaklar önemli değil!" tavrında ısrar etti. 2017'den sonra AK Parti her seçimde oy kaybetti. Oy kaybının mesajı ve gereği üzere oy kaybını durduracak hiç bir sonuç alınamadı. "Devlet-Erdoğan" denklemi bir şeklide konsolide edildi. 14-28 Mayıs ve 31 Mart gecesi seçim tablosu ortada. AK Parti- Halk ilişkisindeki sosyolojik kırılmalar ve "Nereden nereye?!" tartışması hiç durulmadı. Her iktidarın bir sonu olur.
Ancak "Başkanlık sistemi" gereği iki ana partinin olması lazım. Tıpkı ABD örneğindeki cumhuriyetçiler ve demokratlar gibi. Başkanlık sistemi açısından CHP'nin iki ana partiden biri olduğu/kaldığı kesinleşti. Peki ikinci ana parti AK Parti kalacak mı? Erdoğan sonrası da kalacak mı? Yoksa başka bir ana parti hazırlığı mı var? Bu sorunun tek cevabı var: CB Erdoğan AK Parti için kendisinden sonra ve başkanlık sistemi bağlamında hangi plan içinde? Biz söz konusu planın izini sürüyoruz.
4) Bölünmüş sosyoloji bütünleşti.
1923'de bölünmüş sosyolojinin iki tarafı da değişti. Kamplaşan bu sosyolojiler karıştı, katıştı. Keskin yaşam tarzı farkları iç içe girdi, düzleşti. Ulusalcı muhafazakarlaştı; muhafazakar ulusalcılaştı. Dekolte-Tesettür karma bir giyim kültürü inşa etti. Para, kariyer ve imaj ortak değerler oldu. Partilerin ideolojik kimlikleri düzleşti. Milli ve İslami değerler "kişiye özel tercih" kaldı; toplumsal maya ve kolektif değer olmaktan çıktı. Seçmenin parti tercihindeki "aidiyet kodları" kalktı. Faydacı, destek alıcı ve ekonomik standart talebi tüm seçmende oturdu.
AK Parti bu bölünmüş sosyolojinin bu tabloya gelmesinin aracı/kaldıracı/yatağı oldu. Fakat iktidarda kalma süresini 2017'den beri azalttı bu durum. Zenginliğin topluma yayılması geciktikçe; seçmen dış ve iç politikadaki başarılar yerine kendi özlük haklarının peşine düştü. CHP ve AK Parti bu "sosyolojik fay hattı"nın düzleşmesi sebebiyle adeta yer değiştirdi. Devletçi ve Halkçı olmak noktasında iki partinin misyonları ters işledi.
Fakat CB Erdoğan hayatta. Ve herkes "B planı" işliyor diye varsayıyor. Gerçekten "B planı" var mı?
Devletin A-Z'ye plan yaptığını biliyoruz. Önemli olan kaç harfe kadar CB Erdoğan ile koordineli? Ve daha önemlisi artık Devlet halkı eskisi gibi istediği planın kıvamına getirmekte güçlük çekiyor. Süre azalıyor ve zaman çok önemli.
Biz mi? CB Erdoğan hakkındaki kitabımızın adı neydi?
"Zamanı Geldi".
 

Etiketler:
servet hocaoğulları, erdoğan, siyaset

DİĞER HABERLER

Unutursak Tekrarlanır
Unutursak Tekrarlanır
16 Temmuz 2024 Salı
Dücane Nereye Koşuyor?
Dücane Nereye Koşuyor?
20 Haziran 2024 Perşembe
"Sınıf Atlayan" Abilere Uyarılar!
"Sınıf Atlayan" Abilere Uyarılar!
19 Haziran 2024 Çarşamba
Türkiye
Türkiye'ye Zafer Yaşattılar!
19 Haziran 2024 Çarşamba
Kılıçdaroğlu
Kılıçdaroğlu'nu İhmal etmedi!
15 Haziran 2024 Cumartesi
Mardin Valisi Olaya EL KOYDU!
Mardin Valisi Olaya EL KOYDU!
10 Haziran 2024 Pazartesi