Ortatv.com Analisti Servet Hocaoğulları, son günlerde Dindarlık kimliği üzerinden yeniden alevlenen tartışmalara "ilahiyat mezunu" bir yazar sıfatıyla cevap verdi.
Bir "Dindarlık Kuyusu" olarak İlahiyat
Veya "Sahih Kaynaklar Cezaevi" Müdavimleri
Bir İmam-Hatip ve İlahiyat mezunu olarak ifade ediyorum:
Türkiye'de en provokasyona açık ve hayatı, dünyayı izlemede en "saftirik teoloji dersleri" bu okullardaki hocaların müfredatı.
Kemalizm'in en rahat eğlencelik kaldıraç olarak kullandığı kurumlar da bunlar. Yaşadığımız çağın soru ve sorunlara karşı "en kafası karışıkların akademisi" fonksiyonu yine burada. Neden?
İmam-Hatip, İlahiyat ve hatta Diyanet, neden düzenli şekilde provokasyonlara geliyor? Neden İslam düşmanlığı yapan odakların ayetlere, hadislere ve rivayetlere yönelik büyük çarpıtmalarına karşı "Maalesef sahih kaynaklarımızda bunlar var!... Fakat biz dinimize yine de saldırmayalım!..." eşiğinde kalan "kompleksli dindarlar kulübü" düzeyinde kalınıyor?
Neden dindarları, muhafazakarları aşağılamak için mutlaka İlahiyat fakültelerinden hocalar devşirilip onların üzerinden İslam düşmanlığı meşrulaştırılıyor?
Örneğin; Açıktan İslam düşmanlığı yapanların provokasyon amaçlı kullandıkları "İşte Şeriat bu!..." adı altında listeledikleri; Recm, Çocuk yaşta evlilik, Cariye, Miras, Kısas v.b. konulardaki cahilce ve kasıtlı çarpıtmalar karşısında bile nasıl oluyor da onlarca İlahiyat akademisyeni çıkıp "Evet, bunlar sahih kaynaklarımızda var!... Fakat biz yine de dinimize saldırmayalım! Dinimiz akıl dinidir; biz günümüze bakıp ona göre yaşayalım!... Fakat Müslümanlıktan da çıkmayalım!...." diye "Politik dindarlık" dili kullanıp; İslam hakkındaki provokasyonları besliyorlar?
Bunda bir "tuhaflık" yok mu? Veya bir strateji var ve bu stratejiyi yürütenler İmam-Hatip ve İlahiyat Fakültelerini provoke ederken neden zorlanmıyorlar? Aynı dolap, aynı film nasıl oluyor da istenildiği anda çevrilebiliyor?
"Peygamber çocukla evlendi!..." kampanyası yürüten Kemalistlere karşı "Sadece Peygamber mi; arkadaşlarının da çoğu çocukla evlendi!..." diye destek açıklamaları neden yapar onlarca İlahiyat hocası? Neden mi? Çok net, nedeni: Türkiye'de Kemalizm'in en büyük projesi: İslam hakkında yürüttüğü stratejiye hizmet edecek şekilde bir "İlahiyat Fikri" oluşturmaktı. Bu stratejinin yürürlükte olduğu ve sonuç aldığının kanıtıdır bu açıklamalar.
İmam Hatip, İlahiyat ve Diyanet üzerinden İslam hakkında projelerini yürüten Kemalistlerin stratejilerini ve bu stratejiye yönelik kullandığı yöntemleri, araçsallaştırdıkları İslami konuları çarpıtma tekniklerini neden fark etmez çoğu İlahiyat hocası? Hatta bırakın bu seri provokasyonları çözmeyi, neden bizzat buna malzeme taşır ve hatta lojistik adres olur?
Neden İslam düşmanlığı seansları yanında dindar, muhafazakar insanların yönetimi aşağılanır, hırsızlıkla, yolsuzlukla suçlanır ve iktidardan gitmesi için yürütülen kampanyaya bizzat bir çok "Aydın İlahiyat Hocası" etiketiyle bir çok akademisyen öncülük eder?
Bunda bir tuhaflık yok mu? Bence, Yok!
İmam-Hatip, İlahiyat ve Diyanet adreslerine yönelik yürütülen ve elli yılı aşkındır oldukça stratejik bir planla uygulanan Kemalizm'in Din modeli ara ara iktidarı devirmek için saha provokasyonları yapıyor ve sonuç alıyor. Nasıl alıyor?
Kemalizm'in en büyük sermayesi " Diyanetin yayınladığı, İlahiyatlarda okutulan ve "Sahih Kaynalar" kabul edilen eserlerde bu rivayetler, hadisler var!... Din bu!." stratejisi inanılmaz iş görüyor. Yani İslam "Sahih Kaynaklar Cezaevi"ne atılıyor!...
"Sahih Kaynaklar" ifadesi bir tuzak olarak kullanılıyor. Müslümanların "Sahih Kaynaklar" ile ilişkisi suistimal ediliyor ve çarpıtılarak kullanılıyor.
"Yoksa sen sahih kaynakları inkar mı ediyorsun!..." diye de bir de düşürülen tuzak derinleştiriliyor. Kemalizmin "Sahih Kaynaklar" maskesi üzerinden yürüttüğü büyük operasyonların oltasına gelen hatırı sayılır İlahiyat hocası da konunun "Sahih Kaynaklardaki Hadisler ve Rivayetler" olduğunu vehmediyor. Aklınca cevap veriyor, analiz yapıyor. Yani güle oynaya Kemalizmin "Sahih Kaynaklar Cezaevi"ne giriyor.
Oysa şu strateji görülmüyor: Kemalizm, Kur'an ve Sünneti meşhura yani İslamın öz-gerçek iki kaynağı üzere İslam'ın bilinmesini ve anlaşılmasını istemiyor. Yani Kemalizmin asıl hedefi Kur'an ve Sünneti meşhura. Fakat bunu açıktan yapması ve sonuç alması imkansız. Onun yerine Kemalizm şu stratejiyi yürütüyor: "Gerçek İslam sahih kaynaklardadır!... Gerçek din sahih kaynaklardaki hadis ve rivayetlerdedir!... " diye oldukça Müslümanları tava, oltaya getirici ara bir yüz oluşturuyor. İlahiyat ve İslami araştırmacılardan da yoğun destek alıp; toplumsal kabul oluştuktan sonra... Başlıyor bu sahih kaynaklardan örnekler vermeye. Çocukla evlilik, dinden çıkanı öldürme, recm, köle, cariye ile cinsel ilişki.... Yani modern, laik, çağdaş, seküler dünyanın asla kabul etmeyeceği ve kafa karıştırıcı konular üzerinden "Kahrolsun Şeriat!..." sosyolojik altlığı oluşturmaya başlıyor. Ve final hareketi yapıyor Kemalizm: "Şu an iktidar, siyasal İslamcı ve Şeriatçıdır? Laiklik karşıtıdır. Seküler düşmanıdır. Gerici din iktidardadır. Yıkın!.... İndirin!..... Bitirin!.".
Diamond Tema adlı çocuğun kendisi hakkında tutuklama kararı çıktıktan sonra; Diamond Tema ile röportaj yapanlara bakın; sorulara bakın... Tema'nın verdiği cevaplardaki dile, gösterdiği hedeflere, CHP'yi göreve çağırma seanslarına, Laiklik üzere çocuğun nasıl konuşturulduğuna... hepsine bakın. Bir de Kemalist medyanın ısrarla "İlahiyat hocaları da Diamond'a destek verdi. Diamond Tema uydurmuyor; sahih kaynaklarda var!...kabulü ilahiyat hocalarının da kabulünde...." manşetlerinin izini sürün.
İktidarla sorun yaşamış ne kadar ilahiyat akademisyeni varsa; hepsi Diamondu geride bırakacak şekilde daha fazlasını "Sahih kaynaklarımızda bunlar var!.... Din bu!." diye tempo tutuyor? Neden?
Çünkü Kemalizm'in İmam-Hatip, İlahiyat ve Diyaneti provoke etmek istediğinde sonuç alamadığı tek bir süreç yok!... Sadece zamanını kolluyor!...
Kemalizm'in zorlandığı tek bir dönem var: Erdoğan'ın İmam-Hatip, İlahiyat ve Diyanet adreslerine yönelik bu provokasyonları boşa çıkarıcı tecrübeden kaynaklı karşı atakları.... Fakat Kemalizm ilk defa bir fırsat buldu: Erdoğan yoruldu!... Takip de yoruldu!. O nedenle Diamond Tema adlı çocuğun Kemalizm tarafından kullanılma biçimi ve İlahiyat akademisyenlerin oltaya gelici kullanılma biçimi bize bir şeyi hatırlatıyor: Kemalizm devrede!...
Peki sonuç alabilir mi Kemalizm? Hayır. Çünkü ilk defa Kemalizm kendi içinde zayıf, parçalı ve en önemlisi artık Atatürkçülerden destek almıyor!...
Çünkü Atatürkçüler, Erdoğan döneminde bir anlayışa ulaştılar: Kur'an ve Sünneti Meşhura ile uyumlu bir Cumhuriyet rejimi istiyorlar. Yani Atatürk ve İslam arasında derin bir uyumsuzluk olduğunu idda eden, hatta Cumhuriyeti "Bir Ateist ideoloji" gibi sunan Kemalizm ile yollarını ayırdılar.
O zaman başka esaslı bir gündemi var Türkiye'nin: Cumhuriyet ve İslam arasındaki uyumu ortaya koyacak bir yeni sosyoloji ve yol haritası. Atatürkçüler buna katkı koymak istiyor. Buna katkı koyacak bir İmam-Hatip, İlahiyat ve Diyanet reformu talep ediyor.
Hatta Erdoğan ve Özel arasındaki "normalleşmeyi" bizzat tabanda normalleşmeye dönüştürmenin yolu olarak Cumhuriyet ve İslam arasındaki uyumu sağlayacak yeni sosyolojide İslam'ın etkin olması üzere talepkâr oluyor.
İşte bu yeni durum; Kemalizm'in en büyük handikabı. Kemalizm'in artık en büyük eşiği, gündemi "Neo Atatürkçülük" çizgisi...
Peki, Türkiye'de uzun süre Kemalizm'in sürdüğü ve provoke edebildiği İmam-Hatipler, İlahiyatlar ve Diyanet bu neo-Atatürkçülerin talebine eşlik etmeye hazır mı?
"Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak!" diye acaba bir endişe var mı?
Yoksa CB Erdoğan'ın dediği gibi "Beraber yürüdük biz yollarda; beraber ıslandık yağan yağmurda!..." şarkısı bir de Atatürkçülerle birlikte yeni sosyoloji için dillendirilir mi?
Erdoğan-Özel diyaloğunu bir de bu strateji üzere okumak gerekmez mi? 31 Mart gecesi sonrası CHP'nin kullandığı dili ve tutumu bir de bu yeni çizgi üzere okumak çok mu erken olur?
Ben açık bir ifade kullanayım: Türkiye'de dindarlar, Kemalizm'in "Sahih Kaynaklar Cezaevi'nden çıktılar!...
Belki "Şartlı tahliye" ile çıktılar. Ancak çıktılar!
Yeni Sosyolojiyi Atatürkçüler ve Politik dindarlar inşa edecek!...
Şartlı tahliye varsa bile; oradaki en kritik şart şudur: Cumhuriyet ve İslam'ı karşı karşıya getirmeyeceksin!...