TAŞLARI YENİDEN DİZMEK Mİ? HESAPLAŞMADA YENİ SÜREÇ Mİ?
Politikada karşıtların ve hatta açıktan hasımların kamuoyunu şaşırtan ilişkilere yönelmesi veya "ekranda sürpriz görüntüler" verilmesi; özellikle Türk siyasetinde "tanıdık hamleler" olarak tarif edilir.
Ancak, Akşener'in CB Erdoğan ile görüşmesinin anlamı ve bağlamı farklı. Çünkü Akşener kendi partisine tekrar genel başkan adayı olmayacağına ilişkin duyurusundaki "Devletin bana verdiği her görevi layıkıyla yerine getirdiğimi düşünüyorum!..." vurgusu; zımnen şu mesajı da içermektedir: " Devlet beni hangi stratejiye hizmet etmek için kullanacaksa; ben buna hazırım!...".
Aslında, Türk siyasetini okurken "Demokratik süreç" ile "devletçilik süreci" arasındaki ilişkiyi doğru anlamaz, yorumlamazsak; bu tarz kadrajdaki incelikleri kaçırırız.
Türkiye'deki demokratikleşme süreci halkın iradesinin devletin stratejisine hizmet edecek şekilde kanalize edilmesidir. Buna karşılık devlet de halkın güvenliğini ve refahını sağlamak noktasında hükümeti kanalize eder.
Ancak bu ilişki biçimini CHP ısrarla "devlet için halkı kurban vermek" formatında uyguladığı için; vesayetçi ve darbeci geleneğe sahiptir. Özgür Özel'in 31 Mart seçim sonrası " CHP değişmiştir; Devlet ve Millet arasında oluşacak tartışmada artık Milletin yanındadır!..." cümlesi aslında bir özlü değişime değil; AK Parti yerine CHP'nin bu role hazır olduğunun mesajını verme gayretidir.
Akşener'in siyaseten rolü de bu rolün AK Partiden CHP'ye geçmesini engellemeye yöneliktir. Bu rolün AK Partinin oturduğu sosyoloji üzere ancak daha çok devlet stratejisinin uygulama geleneğindeki "Devlet milliyetçiliği" ekseninde olmasına yöneliktir.
Sayın Akşener'in hesabında dalgınlığına gelen bir gerçeklik vardı; Akşener, sayın Erdoğan'ın devlet milliyetçilik geleneğindeki tarihi rolünün dolduğunu sandı. Oysa Erdoğan'ın en güçlü olduğu dönemdi. Çünkü devlet milliyetçiliği iki kanatlıdır: Güvenlik ve Bağımsızlık.
CB Erdoğan'ın güvenlik ve bağımsızlık konusunda aldığı mesafe, devlet milliyetçiliği geleneği içinde "demokrasi üstü konuşlanma" performansı açısından en iyi süreçlerdendir.
Ancak bu sürecin kalıcı olması için devlet milliyetçiliğinin toplum milliyetçiliğini beslemesi gerekir. Bu beslenmenin ise iki kanadı şudur: Sivil Anayasa ve Demokratikleşmenin Millileşmesidir.
Oysa küresel güçler; Sivil Anayasa çalışmalarını "Evrensel demokrasi" tuzağıyla Batı dünyasına entegre bir "dış kaynaklı, çoğulcu demokrasi" sözlüğüyle meşrulaştırmak gayretindedir. Nitekim CHP'nin demokrasi kavrayışı da bu eksendedir. Yani "Sivil Anayasa" tarifi Batı ülkelerinin standardında bir özgürlük alanı değil; İç hukuku dış hukuka teslim etme prosesi olarak işletilmek istenmektedir. Demokratikleşmenin millileşmesi ise; Partilerin milli çıkarları önceleyecek şekilde örgütlenmesi ve dışa bağımlı siyasi hareketlerin varlığına izin vermeyen veya alanı daraltan bir demokrasi kültürünün yerleşmesi anlamındadır.
Nitekim CHP-DEM iş birliği "Erdoğan'ı devirmede müttefiklik" eksenli değildir. Aksine iki partinin de arkasında duran gücün ve küreselleşmede referans kaynağı olmak anlamında aynı adresin suflörlüğüne bağımlı olmasından kaynaklanmaktadır. CHP açıktan DEM karşıtlığı yapamaz. Bu CHP'nin iktidar yolunda en çok güvendiği adresleri kızdırmak olur.
İşte tam da Akşener'in CB Erdoğan ile konuşmak istediği konu/çerçeve bu bağlamdaki süreci deşifre etmek ve bu yolda hizmete hazır olma beyanıdır.
Kuşkusuz, sayın Akşener, kendisine yönelik operasyon yapan adres ile Kılıçdaroğlu'na operasyon yapan adresin aynı olduğunu fark etmesi; yani "Kılıçdaroğlu aday olmasın!..." noktasında düşürüldüğü tuzağı çok geç fark etmesi önemli bir konu. Daha açık ifade edelim: Kılıçdaroğlu'na operasyon yapan iradenin kullandığı İmamoğlu'nun olay mahalinde Akşener'in parmak izini bıraktırması sayın Akşener'in çok ciddi canını sıkmıştır.
Dolayısıyla Akşener, önümüzdeki aylarda DEM ve onun üst aklına yönelik operasyonlara hazırlanan Devlet'e bağlılığını ifade etmesi; İmamoğlu üzerinden planlarını devreye sokan küresel güçlerin hesaplarını bozmak adına vereceği hizmetlerin aynı zamanda İmamoğlu'na yönelik bir rövanş olacağı hissi de göz ardı edilmemeli.
Fakat bu kadrajda, asıl soru şudur: CB Erdoğan'ın "Normalleşme" hamleleri özü itibariyle muhalefete yönelik bir tuzaklamama mıdır? Muhalefet ve yandaş medyası bunu böyle algılamakta ve sürekli Özgür Özel'i uyarmaktadır. Oysa bu bir tuzaklama değildir. En az dört yıl seçim olmayan bir süreci sayın Erdoğan tuzaklama yöntemiyle geçirmez. Aksine CB Erdoğan kazandığı zamanı her zaman iki büyük hedef için kullanır:
Birincisi; Devlet milliyetçiliği ile toplum milliyetçiliği arasındaki bağı güçlendirmek. Bu bağlamda en önemli konu DEM-PKK arasındaki "üst yöneticiler koridoru"nu boğmak ve DEM seçmenini hızla söz konusu iki milliyetçiliğin parçası kılmak.
İkincisi; Ekonomik normalleşme ile beraber büyük yatırımları kazandırmak. Çünkü CB Erdoğan şu gerçeği bilir: Ekonomik açıdan nefes almakta zorlanan toplum "milliyetçilik" duygusunda keyifsizlenir. Ve keyifsizlenmiş toplumda "adalet" ve "ahlak" tartışması açan örgütler çoğalır. Bu da şu demektir: Devlet ve toplum arasındaki bağa kastedenler meydana iner.
Bu fotoğraf; çok net mesaj vermektedir: Sayın Akşener kendisine operasyon yapanların meydandaki şovlarına müdahil olmak istemektedir. Yani demokrasi sürecindeki yıpranmışlığını devletçilik ölçeğinde konsolide etmek istemektedir.
CB Erdoğan'ın ise mesajı çok daha nettir: Demokratikleşmenin millileşmesi ve sivil anayasa süreçlerinde her türlü görüşmeye açığım! Devlet ve toplum milliyetçiliğinin bağlarını güçlendirecek her iş birliğinde de ön yargılarım olmaz!
Yani ortada bir tuzak varsa bile; bu tuzak; küresel güçlerin tuzaklarını boşa çıkarmaya yönelik büyük satrançta sadece bir hamleden ibarettir.
Medya dünyası işçilerinin çok sık değişen fotoğrafları anlamakta ve yorumlamakta güçlük çekmesinin ana nedeni ise; Politik kulislerde boğulmasındandır.
Oysa 14-28 Mayıs sonuçları da; 31 Mart sonuçları da "örgütlenmiş milliyetçilik" stratejisinin doğal sonucudur. Olup bitenleri bu pencereden görmek; incelikleri de gören bir ufuk turuna çıkarır bizi.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.