AK Parti'de gözden kaçırılanlar

AK Parti'de gözden kaçırılanlar

Servet Hocaoğulları Gündemi ORTATV.com için yorumladı


AK Parti'de gözden kaçırılanlar

Başkanlık sistemi modelinde seçmen iki parti çatısı altında toplanır/toplanmaya mecbur kalır. %50+1 şartının sosyolojik dayatmasıdır bu. ABD örneğindeki “Demokratlar” ve “Cumhuriyetçiler” gibi.

Türkiye’de Parlamenter sistem döneminde; toplum ısrarla/zorunlu bırakılarak, bir ideoloji, yaşam tarzı, toplum mühendisliği üzere örgütlendirildi ve bu örgütlenmelerin siyasi uzantıları oldu. Parlamenter sistem döneminde “Parti Kimliği” hem övüldü hem örgütlenmesi teşvik edildi. Buna “Çoğulcu siyasallaşma”, “Çok seslilik”, “Çoğulcu Demokrasi” denilerek; sürecin sadece normal değil aynı zamanda ideal olduğu telkin edildi.

Fakat Parlamenter sistemin ülkemize ödettiği siyasi, askeri, kültürel, toplumsal bedeller ortadaydı ve başlı başına bir müzakere konusuydu. Nitekim, doğru anlaşıldı veya anlaşılmadı; az veya çok müzakereler sonucunda Türkiye, %50+1 şartının/eşiğinin olduğu başkanlık sistemini referandumla kabul etti. Başkanlık sistemindeki “Başkan ve yetkileri” konusu ısrarla “Diktatörlük makamı” olarak tarif edildi ve CB Erdoğan’ın başkan seçilmesi demokratik yolla olsa bile muhalefetteki bütün partilerce polemik konusu yapıldı.

Ancak, başkanlık sisteminde gözden kaçırılan bir sonuç vardı: Seçmenin iki parti çatısı altında toplanma süreci. Yani Türkiye’de de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar diye tarif edebileceğimiz iki ana seçmen tipolojisi ve bu tipolojinin şemsiyesi altında girdiği iki ana parti oluşacaktı/oluşmalıydı. Ve bu bağlamda en güçlü iki parti adayı vardı: CHP ve AK Parti.

CHP zaten kuruluş hikayesi sebebiyle her sistemde “aday parti” gücüne sahipti. Hatta CHP karşısında aday çıkan ve güçlenen, tek başına iktidar olan Demokrat parti, DSP, Doğru Yol Partisi, ANAP zamanla tarih sahnesinden çekiliyordu. Fakat CHP her koşulda, her sistem modelinde, seçmen tipolojisi ve şemsiye parti olarak “Tek Parti” özelliğini ve sahadaki varlığını koruyordu. Şimdi de 22 yıldır iktidarda olan AK Partinin, Erdoğan’ın vefatıyla birlikte tarih sahnesinden çekileceğinden herkes emin gibi davranıyor.

Başkanlık sistemi, Erdoğan’ın vefatıyla birlikte sonlanacaksa; o zaman bu psikolojinin içten yanmalı motivasyonu anlaşılır bir durum. Fakat, başkanlık sistemi, TC Devletinin aklı ve varlığının sürdürülebilir olması için “zorunlu sistem” ise eğer; o zaman, iki ana parti gerekliliği üzere, CHP dışında ikinci parti olmak/oldurulmak durumunda. Eğer bu parti AK Parti olacaksa/kalacaksa; o zaman CB Erdoğan’ın önümüzdeki yıllarda önceliği ve stratejisi, AK Partinin başkanlık sisteminin özünde olan iki partiden biri olmasını, kalmasını sağlamaktır. Üstelik CHP’nin iki partiden biri olduğu kesinleşmişken.

Dolayısıyla CB Erdoğan’ın “Seçmenimiz bizden kopmadı; sadece mesajını CHP üzerinden verdi!...Ve biz aldığımız mesajın gereğini yapmak adına hızla hazırlıklarımızı tamamlıyoruz.” Açıklaması özünde de sözünde de “Başkanlık sistemi kalacak ve benden sonra da AK Parti iki partiden biri olarak hep var olacak!... Hazırlıklarımızı bunu da hesaba katarak yapıyoruz!...” anlamına ve bağlamına geliyor olsa gerek.


Fakat, kamuoyunun merak ettiği bir husus var: Erdoğan sonrasında da başkanlık sisteminde CHP karşısında ikinci parti AK Parti kalacaksa eğer; AK Partinin kurumsal yapısı ve liderlik süreci buna hazır mı? Daha doğrusu, 2017’den bu tarafa sürekli oy kaybeden ve 31 Mart gecesi tablosundan da çok net görülen “Metal ve Mental yorgunluktan ötesi” izlenimi yaygın kabul iken; CB Erdoğan, hangi yapısal ve vitrin değişikliğiyle, kendisinden sonra da AK Partinin başkanlık sistemindeki iki ana partiden biri olmasını/kalmasını sağlayacak? Yani 31 Mart gecesinde verilen mesajlardan biri de, seçmen CHP ve AK Partiyi iki ana parti olarak gördüğünü netleştirdi mi? Başkanlık sisteminin oturması sürecinde, 31 Mart gecesindeki mesajlardan biri de bu ola bilir mi? Bu mesaj “gözden kaçırılan” bir durum olsa bile; gerçekten de CB Erdoğan, AK Partinin kendisinden sonra da CHP karşısında ikinci ana parti kalmasını sağlayacak mı?

CB Erdoğan’ın uluslararası gelişmeler ve olası bir sıcak çatışma/savaş sebebiyle, CHP ile “Savaş ihtimali üzerine milli mutabakat seansı” yapıyorken; acaba AK Partinin ikinci ana parti kalması adına Parlamenter sistemin son Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül dahil AK Partiden kopmuş bütün kurmaylarla “AK Parti, CHP karşısında, başkanlık sisteminin ikinci ana partisi kalsın” müzakereleri yapılıyor mudur? Değilse, zaten sayın Gül, başkanlık sistemine karşı olduğu için; Erdoğan sonrasında kendi politik stratejisi olduğundan, müzakerenin AK Parti lehine değil de, tekrar Parlamenter sisteme dönüş için sayın Erdoğan’dan katkı almak amaçlı mı, müzakerelere açık olacaktır.? Kim bilir, belki de, baş başa yemekte, müzakereler start almıştır!

Ancak, siyasetin yarınlarına ilişkin bir beklenti var. Yeni kabine, MKYK/MYK, Genel Merkez kadrosundaki değişimler, yenilikler, yapısal reformlar, AK Partinin, CB Erdoğan sonrasında da, başkanlık sistemindeki iki ana partiden biri kalmasına yönelik olacak mı? Yoksa, yorulan, yıpranan yüzleri, dinlendirmek amaçlı bir tık geriye alıp, bazı yeni yüzlerle, dinlendirilmiş tanıdık yüzleri vitrine koyarak “Gönül alma” eşiğinde mi kalınacak?

Şahsi kanaatim şudur: CB Erdoğan, CHP’nin temsil ettiği sosyoloji karşısında, 35 yıllık siyasi hayatında güçlendirdiği ve temsil ettiği sosyolojinin vücut bulmuş siyasi gücü olan AK Parti’yi; kendisinden sonra da CHP karşısında varlığını sürdürecek şekilde örgütleyecek niyettedir. Çünkü, aksi bir durum ve süreç; CB Erdoğan’ın vefat etmeden önce siyaseten davasının ölümünü izlemesi olur. Bu ihtimal dışı bir haldir.
 

Etiketler:
ServetHocaoğulları, Erdoğan, AKP

DİĞER HABERLER

Unutursak Tekrarlanır
Unutursak Tekrarlanır
16 Temmuz 2024 Salı
Dücane Nereye Koşuyor?
Dücane Nereye Koşuyor?
20 Haziran 2024 Perşembe
"Sınıf Atlayan" Abilere Uyarılar!
"Sınıf Atlayan" Abilere Uyarılar!
19 Haziran 2024 Çarşamba
Türkiye
Türkiye'ye Zafer Yaşattılar!
19 Haziran 2024 Çarşamba
Kılıçdaroğlu
Kılıçdaroğlu'nu İhmal etmedi!
15 Haziran 2024 Cumartesi