II. 15 TEMMUZ İŞGAL GİRİŞİMİ İÇİN “TOP” ÇEVİREN KİMLER?
ABD’nin bütün operasyonları bir dirençle karşılaşıyor: Türk Devlet Aklı
ABD’nin ana stratejisi Türkiye’yi NATO’ya dolayısıyla ABD’ye “Koşulsuz teslim olmaya” zorlamak.
Bunun için Türkiye’nin NATO müdahalesini gerektirecek şartlara düşürülmesi lazım. Hem “Türkiye bir NATO üyesidir.” gerekçesiyle müdahale edilmiş olunacak hem de Türkiye’de bir iradenin “NATO müdahale etsin!...” çağrısında bulunması sağlanacak.
Nitekim 15 Temmuz işgal girişimden bütün amaç NATO’nun Türkiye’ye müdahalesi için ortamı hazırlamaktı. Tek hedef Erdoğan’ı devirmek değildi. Başarılı olunsaydı o hedef eldeki kuş olacaktı. Olmadı… Çünkü Milli irade ve Türk Devlet Aklı eş zamanlı fakat örgütsüz/ön koşulsuz birlikte aynı direnç noktasında bulundular: NATO’yu davet edecek bir durum yok!... İçimizdeki hainleri biz kendi yöntemlerimizle çözeriz. Nitekim hainler püskürtüldü.
ABD başkanı Biden’in “Erdoğan’ı artık darbe yoluyla değil de sandık yoluyla devirmek lazım!... Muhalefete destek vermek lazım.” açıklamasının alt yazısı şu idi: Muhalefetin NATO sadakati organize edilmelidir.
Nitekim Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce CHP’nin “İktidara gelirsek ilk atacağımız adım: Türkiye’nin bir NATO ülkesi olduğunu başta Rusya olmak üzere tüm NATO dışı ülkelere hatırlatmak olacak!...”. sözlerine dikkat. Evet, Türkiye’nin bir NATO üyesi ülke olduğu doğru. Türk Devlet aklının NATO dışına çıkmak gibi bir stratejisi de yok. Ancak NATO’ya üye olunca ABD politikalarına hizmet etmek için kurulmuş “ABD sever ülkeler” misyonuna girmiş olmuyoruz. Türkiye bağımsız bir ülkedir.
ABD, 15 Temmuz organizasyonundan bu yana farklı yöntemler kullandı. Ancak hiç biri istenilen sonucu vermedi. Geriye bir seçenek kaldı: Göç dalgası
ABD darbe ve sandıkla yaptıramadığını "daha tehlikeli bir yol" seçerek deneme organizasyonunda: Göç dalgası.
Yani on binlerce Suriyeliyi sınıra bir şekilde yığmak. Böylelikle önce BM devreye girecek ve “İnsan hakları” maskesiyle Türkiye sınırında “BM Tampon bölge” talebinde bulunacak. Ardından sıcak çatışmalar organize edilecek ve başta ABD olmak üzere bir çok Batı ülkesi “Türkiye bir NATO ülkesidir. Türkiye sahipsiz değil!..” temposu kurarak askeri destek gönderecek Türkiye’ye. Ve Türkiye’deki ABD üsleri de aktifleşmiş olacak.
Fakat Suriyelilerin sınıra yığılması için öncelikle Suriyeliler arasında panik oluşturmak ve Türkiye’deki Suriyeliler hakkında birikmiş gerginliği politize etmek gerekiyor. Peki bu nasıl sağlanacak?
NATO üzerinden II. Bir 15 Temmuz girişimi için ABD ve NATO adına “gönüllü” bu projeye katkıda bulunmak isteyecek ve karşılığında kendi politik geleceklerinde ABD desteğini alacak adreslere, çevrelere ihtiyaç var. ABD bu “gönüllü” adresleri bulmakta ve kullanmakta zorlanmayacaktır.
Nitekim Kayseri’den başlayan ve ufak bir “test sürüşü” yapılan süreç bu organize işlerin sahada nabız yoklamalarından ibarettir.
Unutmayalım ki, ABD’nin NATO üzerinden müdahale ( ABD’ye göre stratejik ortaklığın gereği destek (!) ) stratejisi “Yavaşça ve ilgisiz pazılları birleştir…” metodudur.
Örneğin; Suriyelilerin sınıra yığılmasıyla başlatılacak müdahale süreci için eş zamanlı olarak iki şeyin iklime dönüşmesi lazım:
Birincisi: Milliyetçiliğin volümünü yükseltmek ve dünyaya “Irkçılık rüzgarı” diye yansıtmak.
İkincisi: Göçmen, Mülteci ayrımı yapmaksızın tüm Suriyeliler için “Onlar Yabancı” duygusunun volümünü artırarak, hükümetin süreci yönetmede zafiyet gösterdiğini iddia edecek olaylar organize etmek ve final de “Kontrolsüz göç dalgası” oluşturmak.
Dikkat çekmek isteriz ki; bu sefer Futbol üzerinden bu iklimi oluşturmaya yönelik çok ince bir ayar çekilmekte Türkiye’ye.
“Mesele Bozkurt işareti yapan Türk futbolcusuna iki maç ceza vermek değil!... Anlamadın mı?” ince ayarı aslında Suriyelileri sınıra yığmak amaçlı ana stratejiye hizmet edecek ve ilgisiz görülecek bir pazıl parçasını daha yerleştirmekten ibarettir.
Yani ilk başta Avrupa’daki ırkçılığın ve Türk düşmanlığının görüntüsü gibi görülen bu hamle, aslında NATO’nun Türkiye’de varlığını güncellemek amaçlı hesaplanan “Kontroslüz göç dalgası” için bir iklim oluşturma tezgahından ibarettir.
Avrupa’nın içinden gelen bu hamleye karşılık “Bozkurt” üzerinden kitlesel bir rüzgar yapmak ilk başta Avrupa’ya doğru esecektir. Ancak rüzgarın şiddeti arttığında ters rüzgarla bu iklim içe doğru çalışacak ve Suriyelilere yöneltilmek istenecektir.
Artık "Türkiye Devlet aklı" ve milli irade, 15 Temmuz işgal girişiminden bu yana bu tarz “ilgisiz pazılları yavaş yavaş diz” stratejilerini ve taktiklerini biliyor ve izini sürüp gereğini yapıyor.
Kuşkusuz büyük fotoğrafı göremeyenler veya kendi geleceklerinin hesabı dışında planı olmayanlar ABD’nin bu “Made in ABD” ürünlerini yemekte ısrarlılar. Ancak biz her alanda “Top çeviren”leri tanıyoruz.
Biz, Bozkurt bandı üzerinden yürütülecek milliyetçi iklimin bir başka banda çarpıp Suriyeliler ilgili yeni “çift yönlü göç dalgaları” tezgahlandığını görüyoruz. Aziz milletimiz hem Türk düşmanlığı yapacak Avrupa içinden seslere haddini bildirecek özgüvene sahiptir hem de Suriyeliler üzerinden plan yapıp NATO müdahalesine izin vermeyecek kadar arka plan okuyacak basirete sahiptir.
Yeter ki 15 Temmuz gecesindeki ruhu kaybetmeyelim.