Ankara Rusya araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Akit gazetesine Rusya ile Türkiye arasında son dönemde yaşanan İdlib kriziyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
'İKİ ÜLKE İÇİN AĞIR SONUÇLARI OLUR'
Yılmaz, iki köklü ülkenin bu sorunu masada aşması gerektiğini vurgularken "Bu krizde hem Rusya hem de Türkiye sorunu masada çözebilmeyi başarmalıdır. Kriz hali iki ülkeye de ağır sonuçlar getirecektir” dedi.
TÜRKİYE'Yİ KAZANABİLMEK İÇİN DEVREDE
Rusya'nın Türkiye'yi İdlib için gözden çıkaramayacağını belirten Yılmaz, ABD'nin ise Türkiye'yi tekrar kazanabilmek için devreye girdiğini ifade etti.
Yılmaz, İdlib'de yaşanan krizle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu;
-Suriye’de gelinen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
2011 Arap Baharı ile Ortadoğu’da başlayan demokratikleşme süreci Suriye’de farklı aktörlerin güç gösterisi için bir alan haline geldi. ABD, Suriye üzerinden İsrail, Suudi Arabistan, İran, Irak, Ürdün, Türkiye gibi ülkeleri bir bakıma kendi politikalarına destek vermeleri için bazen baskı ile bazen de tehdit ile etkilemeye çalışıyor. Rusya da 2015’de müdahale ettiği Suriye’de gelinen süreçte İsrail, Türkiye, İran başta olmak üzere diğer Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerinde bir faktör olarak kullanıyor. Suriye’de muhaliflerin demokrasi istekleriyle başlayan süreçte Suriye halkının ne istediği veya kimi istediğinin bir anlam taşımadığı bir döneme girdik. Türkiye burada insani olarak Suriye’nin yükünü en çok çeken ülke konumundadır. Fakat Türkiye’nin başta sığınmacılar olmak üzere terörle mücadelesinde yalnızlaştırılmaya çalışıldığını söylemeliyiz.
-Rusya, Türkiye’yi gözden çıkarabilir mi?
Rusya-Türkiye ilişkileri sadece İdlib’den ibaret olmadığı için iki ülkenin de birbirini gözden çıkarmak gibi bir planı olduğunu düşünmüyorum. Sadece iki ülke de bölgede kendi çıkarları doğrultusunda daha fazla kazanım elde etmek için elindeki kozları iyi kullanmaya çalışıyor.
ABD, Türkiye’yi yeniden kazanmak istiyor
-Amerika, Rusya-Türkiye geriliminde nerede duruyor?
ABD Başkanı Trump’ın Suriye’nin kuzeyinden çekilirken aslında Türkiye-Rusya arasında bir gerilim çıkacağına dair beklentisi şimdilerde doğru çıktı. ABD böyle bir gerilimi uzun zamandır bekliyor ve hazırlık yapıyor. ABD, Rusya’nın bölgedeki etkinliğini kendisi için tehdit olarak gördüğünden Rusya’nın sırtını dayadığı güç olarak düşündüğü Türkiye’yi NATO çerçevesinde yeniden kazanmak istiyor. ABD, Rusya ile krizde, destek ile Türkiye’nin özellikle Rusya’ya askeri sanayide bağımlılığını da önlemek istiyor. Yeni dönemde başta Patriotlar olmak üzere birçok askeri teknolojiyi Türkiye’ye teklif ederek bu anlamda iki ülkenin karşı karşıya gelmesini bir kazanım olarak görüyor. Tarihte Avrupa ülkeleri Rusya-Osmanlı rekabetinden birçok defa çıkar elde etmişlerdir. Her iki ülkeyi de bir taraftan silah bakımından desteklerken diğer taraftan da borç vererek kendilerine bağımlı hale getirmişlerdir. Sonuçta hem Rusya Çarlığı hem de Osmanlı Devleti yıkılmıştır. Bu krizde hem Rusya hem de Türkiye sorunu masada çözebilmeyi başarmalıdır. Kriz hali iki ülkeye de ağır sonuçlar getirecektir. Ayrıca Türkiye açısından Suriye’de ne Rusya ne de ABD düşman değildir. Bu iki ülke ile ilişkilerde mutlaka bir denge olması gerekmektedir.
Rusya, PKK-PYD’yi terör örgütü olarak görmüyor
-Suriye rejiminin Rusya desteği olmadan herhangi bir manevra yapması mümkün mü?
Rusya, 2015 yılında Suriye’de müdahale ettiğinde Esed rejimi düşmek üzereydi. Rusya’nın havadan İran’ın da karadan desteği ile şu anki duruma geldiler. Astana Görüşmeleri ve Soçi Görüşmelerinin Esed rejiminin bölgedeki etkisini artırarak muhalifleri zayıflattığını söylemeliyiz. Bu durum Esed rejiminin Rusya ile İran’ı rekabet içerisine sokarak kendince kazanımlar elde etmesine de neden olmuştur. Fakat Rusya’nın bir taraftan terörle mücadele ettiğini söylerken diğer taraftan İsrail’in Suriye’de İran güçlerini vurmasına müsaade etmesi iki ülkenin güven bunalımına girmesine de neden olmuştur. Rusya’nın Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü PKK-PYD ile ilişkisi de diğer sorunlardandır. Çünkü Rusya terör örgütü olarak görmemektedir.
Türkiye’nin Libya’daki varlığı zayıflatılmak isteniyor
-Rusya’nın bölgedeki nihai hedefi nedir?
Rusya’nın Suriye’de kalıcı olmak istediğini söylemeliyiz. Zaten Tartus üssünü 49 yıllığına kiralayarak bu kalıcılığını resmiyete dökmüştür. Ayrıca ekonomik olarak da bu ülkeye son 5 yıldır önemli paralar harcadı. Şu anda Suriye, ABD ve Rusya arasında bölünmüş durumdadır. Rusya’nın hâkim olduğu bölgelere ABD, ABD’nin hâkim olduğu bölgelere de Rusya girememektedir. Son idlib saldırısının nedenlerini sıraladığımızda aslında terörle mücadeleden çok Türkiye’yi bu bölgeden uzaklaştıracak bir stratejinin izlendiğini görüyoruz. Bu arada İdlib’de kriz çıkararak Türkiye’nin Libya’daki askeri etkinliği de zayıflatılmak istenmektedir. Türkiye’yi İdlib krizine yoğunlaştırarak iki cephede savaşamaz duruma getirmek de planın parçası olabilir. Çünkü Türkiye’nin Libya’ya askeri olarak müdahil olmasıyla denge Sarraj lehine değişmiştir. Bu değişim en çok Rusya’yı rahatsız etmiştir. İdlib, Doğu Akdeniz’de etkinlik açısından önemli bir kavşakta bulunmaktadır. Uzmanlara göre Doğu Akdeniz’de 300 trilyon metreküp doğalgaz rezervi mevcuttur. İdlib’in muhaliflerin elinde olması gelecekte Doğu Akdeniz’de özellikle Suriye karasuları ve Kıbrıs için stratejik bir anlam ifade etmektedir.
Türkiye başarılı olmak zorundadır...
-Türkiye bölgede neden var olmalıdır?
Türkiye özellikle yıllardır terörle mücadele eden bir ülke olarak kendi sınırlarının güvenliğini sağlamak istiyorsa Suriye’de başarılı olmak zorundadır. Bu başarı öncelikle diplomasi ile olmuyorsa da askeri seçenekle halledilmelidir. Türkiye’nin bölgedeki etkisizliği bu bölgeye gelen yabancı aktörlerin gelecekte Türkiye’yi zor duruma düşürebilecek stratejiler yürürlüğe koyduğunda savunmasız kalması sürecini de başlatabilir. Türkiye’nin Suriye’de varlığı tüm İslam Dünyası açısından bölgedeki mazlumların korunması için bir örnektir. Eğer Türkiye bu görevi layıkıyla yerine getiremiyorsa güven bunalımı ile karşı karşıya kalacaktır. Ayrıca Türkiye muhalifler üzerindeki etkisini BAE, Suudi Arabistan ve ABD’ye kaptıracağı gibi birçok muhalif de artık umudunu kaybettiğinden Esed ile müzakerenin daha mantıklı olacağını düşünecektir. İdlib sorunu Esed ve Rusya lehine çözülürse zaten Astana Görüşmelerinin de etkinliği kalmayacağından uluslararası arenada bu süreç işlemez hale gelebilir. Bu süreci Rusya-Türkiye arasında danışıklı bir operasyon olarak gören birçok uluslararası ülke yeni dönemde Türkiye merkezli bir politikaya şüpheyle yaklaşacaklardır.