Hocaoğulları'ndan Abbas Analizi

Hocaoğulları'ndan Abbas Analizi

Ortatv.com Analisti Servet Hocaoğulları TBMM'de konuşan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın hikayesini ele aldı. 

Hocaoğulları'ndan Abbas Analizi

Bitmeyen acı ve kendini üreten duygusal zeka: FİLİSTİN 55 Yaşındayım. Çocukken ilk defa izlediğim bir filmin sürekli yayında olmasının bende bıraktığı bir duygu gibi Filistin direnişi. Sanki bir kez yaşanmış ve kayda alınmış bir acının görüntülerinin sürekli banttan yayına sokulması gibi. 55 yıldır ince ayrıntısına kadar herseyini aynı ile yaşandığı bir süreç. Tek farkı ekrana yapışan kan miktarının artması. Dünya savaşlarının finalde kazanını olan ABD'nin dünya üzerinde kurduğu bütün makro tuzakların, yüzyıldır kendini güncelleyerek sonuç aldığını ve ülke ülke teslim olma törenleri yapıldığını yaşayıp duruyoruz...
Abbas TBMM'de konuştu.
Netanyahu da ABD Temsilciler meclisinde konuşmuştu.
İkisi arasında tam bir strateji farkı vardı. Netanyahu soğuk kanlı katil gibi önceki seri cinayetlerini sürdüreceğini bizzat maktul ismi vererek ve olay mahalini tarif ederek anlatıyordu. Abbas ise şehit mezarlığında ağlarken kendisinin de şehit olması arzusunu dillendiren bir maktul annesi gibi konuştu.
Netanyahu konuşmasında stratejisini bütün dünyaya şu kodlarla duyurmuştu:
Bir; İsrail Hristiyan dünyanın en çok korktuğu/düşman hafızasına sahip olduğu İslam'ın coğrafyasının kalbinde Batı dünyasının güvenliğini sağlıyor. Yani NATO'nun güvenlik üssü İsrail'dir.
İki; "ABD ve BATI dünyasıyla aynı dine mensubuz; o nedenle Hristiyan dünyayı korumak için savaşıyoruz. Bütün Siyonistleri İbrahim'de ittifakta buluşmaya çağırıyorum." diyerek İslamofobi projesini üreten Siyonizm'in ideolojik değil teolojik bir cephe olduğunu belirtti.
Üç; "Filistin sorununun asıl kaynağı Hamas terör örgütüdür ve arkasındaki ana güç İran'dır. Düşmanımız Hamas ve İran'dır; Hizbullah'tır!..." Araplar ise dostlarımızdır." diyerek Sünni bloğu şii bloğa karşı finalde İsrail lehine aktifleştirmek gerektirdiğini telkin etti
Ve.. İran'ın kalbinde Haniye'yi şehit etti. Bütün dünya "Savaş Ortadoğu'ya yayılmamalı. O nedenle İran misillemeyi ateşkes sürecini riske edecek ölçekte yapmamalı. Prestijini koruyacak sembolik misilleme yapmalı!..." diplomasisini yürütmeye başladı.
Bir kez daha söyleyelim: İran haricinde bütün dünyanın ortak ittifakı var Filistin konusunda: İki devletli çözüm. Bu iki devletli çözümden kasıt ise "Müslüman dünyanın vatikanı: Kudüs" modeli oluşturmak ve Filistin'i sadece "kutsal topraklara ziyaret" işlevinde butik bir özerk alan kılmak. Buna karşılık İsrail'i resmi alanda ve sahada tüm Müslümanların kabullenmesini sağlamak.
Gazze ise Hamas'tan arındırılmış ve butik Filistin devletinin deniz havası alacakları bir sahil kasabasına dönüştürülecek.
Peki İran neden "iki devletli çözüm"ü erteliyor. Çünkü İran'ın kontrolünde olmayan Filistin demek; Lübnan ve Suriye'deki etki alanını kaybetmenin başlangıcı demek. Bu İran'ın Ortadoğu'daki kalesinin düşmesi demek. Nitekim hep beraber göreceğiz ki; Hamas askeri kanadı Lübnan'a Hizbullah'a katılarak varlığını sürdürecek/sürdürebilecek. Kuşkusuz başta Gazza halkı tüm Filistin halkı onurlu direnişini sürdürecek; nice Hamas'lar var olacaktır.
Bizim cümlelerimiz ülkelerin stratejisi açısından ortaya çıkan tabloya ilişkindir. Ancak artık bu süreçle beraber ana taşlar yerinden kalıcı olarak oynayacak.
Abbas TBMM konuşmasında "Ya zafer ya şehitlik" dediğinde ayakta alkışlandı. Gazze'ye gideceğim dediğinde de ayakta alkışlandı. Fakat Abbas'ın çok kritik bir cümlesi vardı: yukarıda çizdiğimiz çerçeveye tablo diye oturacak: "Filistin konusu askeri değil siyasi alanda çözülebilir. BM verdiği 80 adet karara uysun!...".
Sözün özü şu: Filistin davası Müslüman dünyanın "Stratejisiz destek" verdiği bir "Yalnız değilsin!.." ağıtıdır. İran için Filistin konusu Lübnan ve Suriye etki alanını güncelleyen bir operasyon cephesi işlevindedir. Türkiye ( Devlet stratejisi) açısından ise Filistin, İsrail'in Lübnan-Suriye hattından Güney sınırımıza sarkacak ve İsrail'i Ortadoğu'nun ABD'si yapacak hattı engelleyen ve de "İsrail'i yoran cephe" hükmündedir.
Tabi bu cümlelerim bölge stratejisi bağlamındadır. Değilse... Konu Filistinli, Gazzeli Müslümanlar ise; onlar bize ve stratejimize muhtaç olmayan; aksine bizim onların duasına muhtaç olduğumuz; Müslüman dünyanın onurunu kollayan "Şehitler Ülkesi"nin müjdelenmiş hattıdır.
Unutmayalım ki Müslüman coğrafyayı esaretten kurtaracak cesaret önce şehadet aşkı ardından düşmanla baş edecek İman aklıdır. İsrail'in en ince ayarlı stratejisi ise; Filistin konusunda Türkiye ile İran'ın aynı safta pozisyon almamasıdır. Zaten Sünnilik ve Şiilik atlasında Türkiye ve İran'ın aynı safta yer almaması adına; İsrail için yeterince kolaylaştırıcı bir mezhepçi bloklaşma alanı fazlasıyla Türkiye ve İran'da vardır. Kaldı ki Türkiye ve İran devlet aklı ve geleneği açısından Ortadoğu'da stratejik bir ittifak hattı oluşturmak aklen ve kalben "mecburi karşıtlık" taşıyan toplumların duygusal zekası sebebiyle muhaldir.
Bu şu demektir. ABD ve Batı dünyası için İsrail lehine oluşacak tüm senaryolarda Türkiye ve İran ayak bağıdır; ancak Mısır ve Mısır'a destek verecek ülkeler İsrail ile barışık bir gelecek peşindeler. Zaten Gazze'nin tamamının Lübnan'a değil Mısır'a itilmesi bu arka plan nedeniyledir. Türkiye aslında Abbas ile birlikte Şehit Heniye'yi de konuşturacaktı. Böylelikle şu mesaj verilmiş olacaktı: Türkiye Filistin'i sadece kardeşlik hukuku gereği değil aynı zamanda Siyonizme karşı en kritik savunma hattı olarak görüyor.
Strateji olmadan yaşanacak herşey ve dillendirilecek her çözüm finalde aynı filmi izlemekle sonuçlanacaktır: İsrail genişliyor.
 

DİĞER HABERLER

ERDOĞAN
ERDOĞAN'DAN ORDUYA DESTEK MESAJI
9 Eylül 2024 Pazartesi