Neden Türkiye hep yol ayrımında?
Bir “Politik Navigasyon” olarak Bülent Arınç’ın Analizleri
Sayın Bülent Arınç hakkında yazı yazmak, öncelikle siyasi geçmişi ve CB Erdoğan beyle var olan hukuku sebebiyle, neresinden bakılırsa bakılsın, Politik bir analiz olacaktır. Yazının anlam ve bağlamını olduğu gibi algılatmak da özel bir marifet gerektiriyor.
Ancak bu riski almak gerekir; Çünkü sayın Arınç’ın Türkiye için atılmış bütün politik konumlara ( Konum atanlara yönelik Arınç’ın şerhlerini de dikkate alarak) ve bu konuma en hızlı ulaşmak adına, kendinden emin bir yol/güzergah önerisi var. Daha açık ifade edeyim. Sayın Arınç, analizlerini “Politik Navigasyon” olarak halkın hafızasına yüklemeye çalışıyor ve/veya teklif ediyor.
Fakat sayın Arınç gerek politik konumlar gerekse siyaset üretme güzergahı konusunda yaptığı bütün analizlerde “Konum stratejisi” ve “Yol güvenliği” üzere dil kullanmak yerine; halkın ve özelde yüksek siyasetin dikkatini ısrarla kendi “Biyografi gücü” ne ve “ Siyasetçi Hafızası”na odaklandırma gayretine giriyor. Bu gayretin, çoğu zaman yanlış anlaşılmalara sebep olduğunu gözlemliyorum.
Sayın Arınç’ın bu “Pozisyon alma” ısrarını, bazı çevreler “Eski ihtişamlı günlerini özlüyor” veya Erdoğan sonrası için “hakem siyasetçi” portresi çizmek istiyor diye manipüle etse de; şahsi gözlemim odur ki, sayın Arınç başka bir şeye işaret ediyor: Post AK Parti Dönemi
Buradaki “Post” ifadesi “Post modern” gibi bir sürecin kendini aşarak girdiği durumu ifade ediyor.
Örneğin, “Post Modern” derken aslında şu üç etkinleşmeyi ifade ediyoruz:
Bir, Modernizmin postuna oturma süreci
İki, Modernizme posta koyma süreci
Üç, Post kavgasında modernizm içi bölünmede yeni aşama.
Aslında sayın Arınç’ın 17-25 Aralıktan bu yana bütün tutumları ve pozisyon alışları tıpkı “Post modern” derken kastedilen bu üç etkinleşme yönleri gibi; AK Partiye ilişkin bir “Post AK Parti Dönemi” denemeleri yapma gayretinde.
Ancak sayın Arınç, müzakereye değer bir “Post AK Parti Dönemi” denemeleri yaparken, bir türlü kendini “olaylar” ve “isimler” üzerinden anlatma çabasına/kuyusuna düşüyor. Dolayısıyla kamuoyu daha çok “Politik magazin” sevdiğinden “Bakalım, bu sefer kime posta koymuş!...” algı eşiğinden okuma yapıyor. Oysa benim iz sürmem bu yönde değil. Aksine sayın Arınç olay ve isimleri bilerek kullanıyor ve Devlet aklına “Kızım sana söylüyorum, gelin sen işit!..” taktiği uyguluyor. Bunun en tipik örneği sayın Arınç’ın Gazete Duvar’da …….. yaptığı röportajda “ince göndermeli” hedef olarak Mehmet Uçum ismini deşifre etme gayreti. Neden Mehmet Uçum?
Sayın Arınç, röportajda özellikle Mehmet Uçum’un da “Hukukçu/Avukat” olmasına dikkat çekerek adeta “Post AK Parti Döneminin Bülent Arınç’ı Mehmet Uçum!” eskizini profesyonelce çiziyor. Yani sayın Arınç açık bir mesaj veriyor: “AK Parti kendi “Post” dönemine girdi. Bu yeni süreci yönetmede Mehmet Uçum tıpkı eski/ilk dönemde Bülent Arınç’ın rolünü üstlendi!..”.
Kuşkusuz bu gıyabi cümleme sayın Arınç’ın çok kızacağını öngörüyorum. Ancak acele etmeden ve odaklanarak ne demek istediğimi biraz daha konuyu açarak netleştirmek isterim.
15 Temmuz sonrası AK Parti kendi “Post” dönemine girmiştir.
15 Temmuz’un arkasında ve PKK yanında ABD’nin olmasının getirdiği kaçınılmaz “Milli gard alma” yolculuğunda; özellikle Suriye eksenli stratejide önemli rol alan Rusya-Çin bloğunun doğal “Stratejik ortaklık” teklifleri sebebiyle; Türkiye’nin önünde tek seçenek kalmıştır: “NATO içinde fakat ASYA stratejisinde” bir rol/yol çizmek.
Nitekim CHP Genel başkanı Özgür Özel, Erdoğan’ın bu rolü örgütleme çabasını “Cumhuriyetin birinci adamı bizim Batı yönünde ve Batı’da kalmamızı isterken; Son adam ise belli ki yönünü Doğu’ya çevirmiş. Buna izin vermeyeceğiz!..” diyerek, Türkiye’nin ancak NATO’nun Asya’ya yönelik vereceği ödevleri yerine getirebileceğini açıkça ifade etmiştir.
Peki Mehmet Uçum bu çok pazıllı tabloda nerede durmaktadır? Sayın Uçum konumunu çok net attığı seri tivitle netleştirmiş ve öz güvenle deşifre etmişti. Uçum özellikle Van Belediye başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın mazbataının geri alınması ve aidesi süreci ile başlattığı tivit zincirinde şu üç ana mesajı verdi: “ Türkiye’nin geleceği Başkanlık sistemindedir. Türkiye NATO karşısında Asya’daki stratejisi ile “eşitler” rolünde kalabilir. Türk hukuku “Milli Güvenlik” sözlüğü üzerinden güncellenmelidir…”.
İşte tam da sayın Arınç’ın sayın Uçum’a yönelik sert/hırçın “Haddini bil!...” arka planlı pozisyon alışı, konu ettiğimiz “Post AK Parti Dönemi” sürecinde Uçum’un tıpkı eski dönemde sayın Arınç’ın aktifliği gibi bir aktiflik içinde olmasından kaynaklanıyor.
Yeri gelmişken bir inceliği kalınlaştırayım: Sayın Arınç’ın bu çıkışları “Uçum hak etmiyor bu rolü!” veya “ yeni dönemin Arınç rolü neden bu şahısta!” gibi kişisel hesaplaşma görüntüleri değil. Aksine sayın Arınç buna tenezzül etmeyecek kadar tecrübeli, olgun ve otokontrolü yüksek biridir.
Sayın Arınç son beş yıldır ısrarla, inadına “Post AK Parti Dönemi” sürecinin farkında ve sürece “Müdahil” sıfatıyla girme hakkını kendinde buluyor. Özellikle CB Erdoğan’a bu süreçten AK Partinin yine-yeniden %55’li bantlarda halk desteğiyle kendi “Post” döneminde yükseleceğine inandığını belirtiyor. Hatta “Formülü bende!..” derken “Ego politik” salvo yapmıyor; aksine raporlama becerisinden faydalanılmasını teklif ediyor.
Ancak sayın Arınç’ın bir “naif/kırılgan” yanı var: Posta koymak!...
Sayın Arınç olayları analiz ederken, isimler üzerinden tutumunu ortaya koyarken; nedense, İktidara yönelik “Posta koymak” diline sığınıyor; Muhalefete gelince (Bir zamanlar FETÖ sürecinde de benzer bir duruş oluşmuştu) ısrarla “Adaletime sığının!...” rolünde biyografisini ve politik sicilini PR’laştırıyordu. Kuşkusuz bu görüntü Arınç’ın “Post AK Parti Dönemi”ne ilişkin müzakereye değer tekliflerini “Düşük yapmış teklifler” eşiğinde tutuyordu.
Toparlarsak; AK Parti’de hatırı sayılır bir “ Direnç lobiciliği” etkinleşmişken ve en önemlisi “Kim hangi isimle ilişkide?” üzerinden bir politik satranç yürürken; ve daha fazlası sayın Arınç’ın “Politik Jübile” yapmış biri olduğuna inanan veya öyle bilinmesini arzu eden parti içi halef-selef çetelesi tutuluyorken; sayın Arınç’ın her röportajda kendini tekrar eden hissi veren “AK Parti eritiliyor ve CB Erdoğan yanıltılıyor!... Benden uyarması!” kadrajında karambole gelen bir süreç var. Post AK Parti Dönemi.
Kuşkusuz sayın Arınç’ın tüm söylemlerinde kullandığı mikrofonun ( Veya ona uzatılan mikrofonların) “Muhalefet” adresleri olması da ayrı bir perdeleme/handikap. Çünkü Muhalefet adresleri “Post AK Parti Dönemi”ne inanmıyor. Aksine şuna inanıyor: “Erdoğan dönemi bitti!... CHP İktidara geliyor. Dönem “AK Partiye posta koymak!” dönemidir.”.
Sayın Uçum ile sayın Arınç'ın ortak bir noktasına değinerek bitireyim. İkisi de Post AK Parti döneminin farkında ve kendi cephelerinden katkı koymaya çalışıyorlar.
Sanırım Erdoğan’ı büyük stratejist yapan şu tutumu olsa gerek: Sayın Erdoğan birlikte yürüdüğü kimseye kamuoyu önünde “Posta Koymak”a yanaşmıyor. Aksine, yol arkadaşları ne yaparsa yapsın asla onları rakiplerine yedirmiyor. Yol arkadaşları arasındaki posta koymaları da izliyor; ardından kendi “Post AK Parti Dönemi”ne yarar bir şey varsa; not alıp, uyguluyor.
Sahi “Post AK Parti Dönemi” ne durumda?
Başka bir yazıda devam ederiz.